HomeMagazinMİRAY DANER: BORAN’LA SINIRLARIMIZI ZORLUYORUZ

MİRAY DANER: BORAN’LA SINIRLARIMIZI ZORLUYORUZ

MİRAY DANER: BORAN’LA SINIRLARIMIZI ZORLUYORUZ

Miray Daner, Re Touch Mag dergisinin sorularını yanıtladı. Yeni dizisinden karantina günlerinde neler yaptığına kadar kendisiyle ilgili merak edilen sorulara yanıt veren Daner, “Saygısızlık, vurdumduymazlık, benmerkezcilik maalesef dünyanın sorunu” dedi.

“Ercüment Çözer-Saygı”da canlandırdığınız Helen karakterini anlatır mısınız?

  • Helen yalnız ve sevgisiz büyümüş bir genç kadın. Ailevi bağları çok zayıf. Bu sebeple kendi yolunu çizmeyi, dimdik ayakta durabilmeyi refleks haline getirmiş. Özgür bir ruh ve güçlü karakter. Birçok adaletsizliğe şahit olmuş, bu sebeple adalet duygusu çok gelişmiş ve çoğumuzdan farklı bir şekil almış. Kendine yeni bir yol çizmesine sebep olacak kötü bir olay yaşıyor, istismara uğramak üzereyken bir cinayet işliyor. Hayata karşı olan kırgınlığı artık yerini öfkeye bırakıyor. Hayatındaki eksik parçayı doldurduğunu düşündüğü ve tutkuyla bağlı olduğu Savaş ile birlikte kendi adalet arayışları için bir yolculuğa çıkıyorlar ve yolları bu noktadan sonra Ercüment Çözer ile kesişiyor.

Dizinin en önem verdiği konu saygı. Saygısızlığın dünyada had safhaya çıktığı bu dönemde sizin için bu kavram ne ifade ediyor?

  • Ercüment Çözer’le birlikte “saygı”ya davet ve hatırlatma yaptığımız bir iş “Saygı”. Saygısızlık, vurdumduymazlık, benmerkezcilik maalesef dünyanın sorunu. Yetiştirilme tarzlarıyla temeli atılan bir kavram saygı, bu sebeple bizden önceki nesiller bu konuda daha titiz, naif ve duyarlı. Daha küçük yaşlarda empatiyi, hümanizmi öğrettiğimiz bireyler daha saygılı. Ben kendi adıma kişisel alanım dışına taşmamak ve kişisel alanımın ihlal edilmemesi diye tarif edebilirim. Bu tarifi istediğiniz gibi minimize edebilir veya maksimum örnekleyebilirsiniz. Sokakta yere çöp atmak da kişisel alanınızın dışına taşmaktır. Sizi tanımayan birinin size laf edebilmesi de kişisel alanın ihlalidir.

Dünyanın, içinde bulundurduğu her yaşam formuyla büyük bir orkestra olduğunu varsayalım. Yanlış yerde giren, farklı eseri çalan, fazladan bir nota basan bir enstrüman nasıl ki müziğin ahengini bozar, eseri dinlenilemez kılarsa saygıyı yitiren bireyli toplumlar da dünyanın uyum ve ahenkli yaşama akışını öyle bozuyor işte.

BORAN’LA OYUNCULUK SINIRLARIMIZI ZORLUYORUZ
◊ Kanal D’de yayınlanan “Vatanım Sensin”den sonra Boran Kuzum ile birlikte bu projede yeniden bir aradasınız. Kuzum ile birlikte rol almak nasıl bir duygu?

  • Her şeyden önce Boran’ı çok seviyorum ve mesleki olarak çok başarılı buluyor, oyunculuğunu çok takdir ediyorum. Bunun yanı sıra daha önce çalışmış olmamızdan dolayı birbirimizin oyun alanlarına hakimiz ve bu durum çok güvende hissettiriyor. Olabilecek en iyi performansı yakalamak ve yansıtmak için birbirimizin sınırlarını zorlayabiliyor, çok rahat paslaşabiliyoruz. Bu da benim açımdan avantaj.

Birçok dizide, filmde ve tiyatro oyununda rol aldınız. En çok hangisinde kendinizi iyi hissediyorsunuz?

  • Hepsinin mayası oyunculuk olsa da sinema, dizi ve tiyatro farklı hamurlar. Tiyatroyu yeni deneyimliyorum. Disiplini, aktarım alanı ve paylaşımlarının farklı olduğu bir kulvar. O nedenle daha fazla deneyimlediğim kamera önünde yaptığım işe daha hakimim. Ama tiyatro yapmanın da çok ayrı bir tatmini ve keyfi var.

Saygı meselesini konuştuk. Bunun dışında olmazsa olmazlarınız, tahammül edemediğiniz şeyler nelerdir?

  • İnsanların benmerkezli yaşaması karşısındaki başka bireyleri düşünmeden hareket etmesi, kendinden farklı olanı kabul etmekte zorlanıp tepki göstermesi, başka bir bireyin özel alanına olan mesafesini korumadan sınırlarını geçmeye çalışması gibi birçok şeye tahammülsüzüm.

KARANTİNA DÖNEMİNDE HEYKEL VE YAZIYA YÖNELDİM
◊ Pandemi hepimizi derinden etkiledi. Güçlü kalmak adına sizin yaptığınız bir şey var mı?

  • Pandemi tüm dünyayı zorlayan bir süreç. Yeni sosyalleşmeye geçiş yapıldı. Sevdiklerine, dostlarına dokunamıyor, sarılamıyorsun. Özellikle karantina süreçleri zihinsel olarak çok yorucu. Ben bu dönemlerde heykel ve yazıya ağırlık veriyorum. Şan dersleri alıyorum. Kendimi ve çevremdekileri tehlikeye atmayacak ölçüde davranıp, keyifli bir hale getirmeye çalışıyorum.

KENDİNE HAS BİR TARZIM VAR
◊ Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?

  • Kendine has. O günkü ruh halime göre değişebilen bir tarzım var.

◊ Moda ile aranız nasıl?

  • Modadan bihaber değilim ama birebir de takip etmem. İçinde kendimi rahat hissettiğim kıyafetler tercihim olur genellikle.

Gardırobunuzda en çok kullandığınız 3 parça nedir?

  • Deri ceket, beyaz tişört, jean…

◊ Geçmişte ya da gelecekte moda dünyasında ‘asla’ moda olmaması gerekiyor dediğiniz bir şey var mı?

  • Öncelikle herkes nasıl iyi hissediyorsa öyle giyinmeli tabii ki. Ama ben diz altında biten slim fit pantolonların görünümünden çok hoşlanmıyorum.

YÜZME BİLMEDEN İSKELEDEN ATLADIM
◊ Kendinizi üç kelime ile nasıl tanımlarsınız?

  • Hümanist, enerjik, sağduyulu…

◊ Yaptığınız en çılgınca şey neydi?

  • Yakın geçmişle alakalı aklımda bir şey yok ama çocukken yüzme bilmediğim halde iskeleden denize atlamıştım. Sudan çıktığımda artık yüzmeyi biliyordum.

Hiç yaşlanmayacak olsanız, hangi yaşta kalmak isterdiniz?

  • Sebebini bilmemekle birlikte içimden 26 demek geldi.

◊ Bugüne kadar aldığınız en cesur karar neydi?

  • “Vatanım Sensin”deki Hilal karakteri geldiğinde başka bir projeyle anlaşmak üzereydim. Seçimim “Vatanım Sensin”den yana oldu. Bu karar hayatımı ve mesleki yolculuğumu olumlu etkiledi.
BORAN’LA OYUNCULUK SINIRLARIMIZI ZORLUYORUZ