HomeMagazinBİR YILDA BİN YIL BÜYÜDÜM

BİR YILDA BİN YIL BÜYÜDÜM

BİR YILDA BİN YIL BÜYÜDÜM

Hande Erçel, 2018’in son gününde yeni yıla dair mesajlar verdi. Bir süredir hastalıkla mücadele eden annesiyle yakından ilgilenen oyuncu, 2019’dan öncelikli dileğinin sağlık olduğunu söyledi.
◊ Sohbete yeni yıl dileğinizle başlayalım…

Hande Erçel’in Hürriyet’ten Sinem Vural ile gerçekleştirdiği röportaj:

– Sağlık, her şeyin başı sağlık… O yüzden önce sağlık diyorum gerisi zaten gelir.

◊ Yeni yıl ne ifade ediyor sizin için?

– Yeni yıl umuttur benim için. Yeni dönemlerin başlangıcıdır. Her yer ışıl ışıldır ya, bu ışıltılar bana hep dilek dilemeyi çağrıştırır. İstediğin kadar dilek dileyebilir, hayallerini dilediğin gibi büyütebilirsin. Düşünsene, önünde kocaman, yepyeni bir yıl var. Ne çok hayalin sığar içine… Belki de birçok dileğin gerçekleşir.

◊ Var mıdır özel bir ritüeliniz yeni yıla girerken?

– Son birkaç yıldır her yeni yıla başka bir ülkede ya da şehirde girerdim, buydu ritüelim. Bu sene pas geçiyorum, ailemleyim.

◊ Neler bekliyorsunuz yeni yıldan?

– Ben her yeni günden güzel şeyler bekliyorum, buraya sığdıramam. (Gülüyor)

ANNEM, TANIDIĞIM EN GÜÇLÜ KİŞİ

◊ 2018 sizin için çok zor bir yıl oldu diyebilir miyiz? Annenizin hastalığını ilk öğrendiğinizde ne hissettiniz?

– Kolay bir yıl olmadı elbette. Öğrendiğinde insanın tüm gerçekliği değişiyor. Hayatın başka bir tarafıyla yüz yüze geliyorsun. Önce sarsıldım tabii, sonradan kanser hastalığıyla mücadele eden kişilerin bloglarını, tweet’lerini, kitaplarını okudum. Hem onlar hem yakınları aynı şeyi soruyor: Neden ben, neden biz? Annem, benim hayatta gördüğüm en güçlü kişi. Herkes gibi benim de annem kahramanım, dokunulmaz, yüce… Bu yüzden başta kabullenemedim. Anlayamadım. Sindiremedim. Kanserin gerçekliğini, hastaneyle ev arasında mekik dokurken kavradım. Hastalık olmadan sağlığın öneminin anlaşılamadığını anladım. Bin yıl büyüdüm belki de bir yılda.

◊ İyileşme süreci başladı diyebilir miyiz peki şu anda?

– Dedim ya annem savaşçıdır diye… O bedenine saplanan oku hemen çıkardı. Şimdi yarasını iyileştirmeye çalışıyoruz. Çok zor günlerimiz oluyor hâlâ ama birlikte iyiyiz. Bir arada geçen her anın, normalde belki önemsemeyeceğin bir kahvaltının, bir bardak çayın ne kadar önemli olduğunu anladık. Darbeyi alan oydu ama bizi ayağa kaldıran da annem oldu yine. Bizi de kendisi gibi savaşçı yaptı. Bir de öyle bir babam var ki… Annem bu gücünü ondan da alıyordur eminim.

◊ Annenize donör olacaksınız diye duyduk, doğru mu?

– Evet, inşallah bir aksilik olmazsa ben olacağım. Maalesef ülkemizde kök hücre naklindeki en önemli sorundan biri akraba dışı vericilerinin sayısının yetersiz, bağış oranının ise 10 binde 3 olmasıdır. O kadar zor bir şey ki hayatının bağlı olduğu, bir yerlerde bulunduğunu bildiğin bir şeyi beklemek.

◊ Bu sayıyı artırmak için ne yapılmalı?

– Aslında çok basit. Devlet tarafından belirtilen merkezlere gidip donör olmak istediğinizi söylüyorsunuz ve bir tüp kan veriyorsunuz.

Sonuç elektronik ortama aktarılıyor. Böylece ihtiyaç halinde sistem taranarak uyumlu ilik bulunuyor. Bunu bilmeyen o kadar çok insan var ki… Başına gelmeden anlayamıyorsun. Ben de bunun bilinirliğinin artması ve insanları teşvik etmek için “Kansersiz Yaşam Derneği” ile bu yolda ne fayda sağlayabilirim diye çalışacağım.

SET ÇAYINI ÇOK ÖZLEDiM

◊ Yeni diziniz “Halka”nın çekimleri başladı, nasıl gidiyor?
– Çok keyifli. Şu anda çok yoğun bir set programım yok, sağ olsun yapım şirketimiz de bu konuda oldukça hassas davranıyor set saatleri ve çalışma günleri konusunda. Hem annemle olabiliyorum hem de mesleğimi yapıyorum.

◊ Setlere uzun bir süre ara vermiştiniz, özlemiş misiniz?
– Aslında çok uzun zaman da geçmedi, bir sezon kadar ara vermiş oldum ama bana da uzun gelmedi değil. (Gülüyor) Özlemişim tabii ki sette olmayı. Son 1 yıldır özellikle haftalık periyotlarda oyuncu koçumla çalışmalar yaptım. Hiç ara vermedim eğitimime ama set gibi hissettirmiyor tabii ki…

◊ Sette en çok neyi özlediniz?
– Set çayı sanırım. Normalde çok sevmem ama karton bardakta, soğuk havalarda içilen çay gibisi yok! (Gülüyor)

◊ Nasıl bir hikayesi var?
– Çok güçlü, özgün bir senaryomuz var. Karakterlerimiz derin ve yaşayan karakterler. Bir teşkilatın, karakterlerin yaşamına dokunmasını ve bunun sonuçlarını izleyeceğiz.

◊ Canlandırdığınız karakterden bahseder misiniz?
– Müjde’nin kendine ait bir dünyası var. Başka dünyalara da müdahale etmeyi seviyor ama bu rahatlığı da zekasından kaynaklı… Hep bir sonraki adımı biliyor. Cesur ve zeki biri.

OLUMSUZ YORUMLAR ZORBALIĞA DÖNÜŞTÜ

◊ Geçtiğimiz yıl sosyal medyada size çok ağır eleştiriler geldi. Neler hissettiniz?

– Üzüldüm. Sosyal medyada negatif içerik çok hızlı yayılıyor ve bazen bu olumsuz yorumlar zorbalığa dönüşebiliyor. Zorba, izleyicisi olmadan zorbalığı sürdürmüyor ama izleyici alkışladıkça zorba da zorbalığını artırıyor. Benim yaşadığım da böyle bir şeydi. Herhangi birinin yüzümüze söyleyemeyeceği şeyleri, sosyal medya üzerinden söyleyip üstüne üstlük bir de bununla şöhret olan insanlar var. Ki bu söylemlerin birçoğu insanların fiziksel özellikleriyle dalga geçmek üzerine kuruluyor. Çünkü ne yazık ki kötü yorumlar iyi yorumlardan her zaman daha çok dikkat çekiyor.

◊ Yani eleştiri değil zorbalık yaptılar diyorsunuz.

– Bu süreç bana yeni bir kavram öğretti; siber zorbalık. Üzerine okudukça ve düşündükçe bunun sadece bir eleştiri olmadığını anladım. Eleştiri nerede biter, hakaret nerede başlar elbette saatlerce tartışılabilecek bir konu. Bana göre tanım net: Bir insanın doğuştan gelen fiziksel özelliklerini tartışma konusu edemezsin. Elbette beğenmeyebilir, beğenmediğini özgürce ifade edebilirsin. Ancak bunu bir sıfata, organize saldırıya çevirdiğinde işler değişiyor. Bu sadece hakaret değil; şiddet ve taciz oluyor aynı zamanda. Tam anlamıyla psikolojik, sözel şiddet. Şiddet, özellikle kadına şiddet sadece fiziksel değil yaşadığımız dünyada. Ben de buna karşı sessiz kalmamaya karar verdim. Çünkü bunu yalnız ben yaşamıyorum.

DAHA YOLUN BAŞINDAYIM

◊ 2018’i geride bırakırken neler öğrendiniz ve neler bekliyorsunuz yeni yıldan?
– Henüz 25 yaşındayım, yolun daha çok başındayım. 20 yaşındayken bu meslekle tanıştığımda kendime “hayal etmekten vazgeçme” dedim. Hâlâ hayal etmeye ve hayallerime ulaşmak için çalışmaya, vazgeçmemeye devam ediyorum. Hayat insana her gün yeni şeyler öğretiyor. Bazen mutlulukla, bazen yaralayarak, acıtarak ama her yaşanan bir kazanım oluyor. Şu an dönüp baktığımda geçirdiğim 25’ime, oh diyorum tüm kazanımlarım için… Çünkü onlar bana yeni adımlarımda yol gösterici oluyor.